20 Kasım 2014 Perşembe

Taksim gezi parkı olaylarının yeniden başlayacak olması

Geçenlerde çıkan bir habere göre İBB'nin taksim gezi parkı için bütçe ayırması ve bu bütçenin de parkın kışla olmasına karar verildiği ve bu kararın 2015 genel seçimlerinden sonra yapılması planlandığı ortaya çıkmıştır.

İki gece önce parkın AKM tarafına bakan küçük bir kısmında bir kazı çalışması yapılmış ve o sırada çevrede bulunan bir kaç duyarlı insanın bir kaç arkadaşını araması sonucu duruma müdahale edilmiş ve kazılan kısım tekrar belediye tarafından kapatılmıştır ki bu sabahta sebebini henüz kimsenin bilmediği bir çok polis vardı.

Sanki yavaş yavaş tekrar bir zemin hazırlanıyor gibi.

İlk gezi olaylarında bir çok kişinin öldüğü ve binlerce kişinin yaralandığı olayların tekrar başlamasını dört gözle bekleyen çok fazla insan var ne yazık ki. Çünkü onlar, insanlar gece çatışırken bilgisayarları başında sadece tweet atan ve insanların öldüğü yaralandığı vakitlerde yatağına girmeden önce mastürbasyon yapıp sabah kaltığında da  resim çektirmeye gelen kitledir!

Bu bir oyun değil! ve ölüm bu kadar göz ardı edilecek birşey değil olmamalı da!

Bu defa olaylar başladığın da bana göre ilk seferden daha fazla kötü şey olucak gibi geliyor çünkü artık insanlar neyin ne olduğunu nasıl yapıldığını gördüler ve amatörlükten çıktılar işte bu yüzden daha tecrübeli ve daha sinirliler.

Sokağa çıkmaktan yana değilim ama sessiz kalmaktan yana da değilim, gerçi sokaktan başka özgür olabildiğimiz başka bir yer yok, işin daha trajikomik kısmı ise adaleti bile sokakta arıyoruz zaten adaleti sokakta aramamak için şuanda sokaklardayız çünkü başka çaremiz yok.

Bize, adaleti sokakta niye arıyorsunuz sizin amacınız adalet değil sokakları savaş alanına çevirmek, dükkanları yağmalamak diyorlar. Katile 7 yıla kadar hapis istenen ve katilin öldürülen kişinin ailesine hakaret davası açmasının ardından savcı'nın aile'ye hakaret'ten 10 yıl'a kadar hapis istemesi normal mi? ve hal böyle iken biz adaleti sokakta değilde nerede arıcaz?

Küçük bir hikaye anlatayim;

Bir köyde kadı bir kadını sikmiş sonra kadının kocası bunu öğrenmiş ve oturup bir sigara yakmış o sırada yanına bir arkadaşı gelmiş ve ne olduğunu sormuş adam da anlatmış, arkadaşı e niye şikayet etmiyorsun dediğin de adam kafasını kaldırıp arkadaşının yüzüne bakmış ve demiş ki; karımı siken kadı kimi kime şikayet edicem?

Ülkenin iyi olduğunu söyleyenler şuanda şuanda ülkede herkesin birbirine karşı olduğunu bilmiyorlar mı?
Milyarlık saray yaptıranları savunanlar şuanda asgari ücretin 846 TL olduğunu bilmiyorlar mı?
Altyapı'nın iyi olduğunu savunanlar en küçük yağmurda sokakları sel götürdüğünü görmüyorlar mı?

İhmalsizlikten ve denetlemeden maden ocakları açan kurumların sebep oldukları ölümleri görüp haklarında hiç bir cezai işlem uylamayan bu insanları nasıl savunursunuz?
Hiç bir sorun yok deyip 'Kader' dediklerinde bunlar dini kullanıyorlar, dini sömürüyorlar dediğimizde bize tepki gösteriyorsunuz.
Dini kullanmak böyle değil de nasıl olur?

Biz laikiz dediğimizde hemen 'demek ki bunlar dinsiz, din düşmanları' diye bir düşünce içine giriyorsunuz çünkü siz 'laik' kelimesinin ne olduğunu bilmiyorsunuz!

Laik demek hangi dinde olursan ol herkes eşit demektir, kimse kimseden üstün değildir demektir ve bu iyi bişey kötü bişey değil. Kısaca herkes özgür yaşabilir anlamına gelir.

Osmanlıda böyleydi diyorsunuz daha kendi savunduğunuz şeyi bile bilmeden konuşuyorsunuz, osmanlıda da hristiyanlar, museviler vs çoğu dinde insan yaşardı doğru haklısınız ama osmanlı 'müslüman olmayan' herkesten vergi alırdı, tabiri caiz ise nefes alma parası alırdır.

Sorarım size mutluluğun olmadığı bir yerde duble yollar olsa nolur olmasa nolur?
İnsanların sebepsiz yere öldükleri-öldürüldükleri yerde ekonomi düzgün olsa nolur olmasa nolur?

Kısaca;

Biz, çok uzakta öyle bir yer var o yerlerde mutluluk var diyoruz, adam orası neresi komünist rusya mı diyor. Ya komünist rusya olsa nolur, amerika olsa, fransa olsa nolur? Mutluluk var diyoruz işte ne farkeder.

Velhasılkelam ben anlattıkça anlatırım yazdıkça yazarım ama sen gerizekalı arkadaşım iki satır sonra iki satır önce okuduğun şeyi unutacak bir kapasiteye sahip olduğun, dar görüşlü, 'geri' görüşlü, savunduğun şeyin ne olduğunu bilmeyen, dünyaya at gözlüğünden bakan ve içinde allah-peygamber geçen her söze inandığın için ne yazsam ne söylesem boş, o yüzden siktir et, günlük yaşamaya devam et ama şunu da unutma; bir gün götüne giren şemsiye açılmadığında sokakta ki bizleri hatırla çünkü biz o şemsiye senin götüne girdiğinde açılsın diye değil o şemsiye senin götüne hiç girmesin diye uğraşıyorduk.

Hadi Eyw

Snooker'ın bitcek olması

Tarihe gömülecek profesyonel bir oyundur.

90'lı yıllar'da hatrı sayılır bir izleyici kitlesi olan fakat 2000'li yıllardan sonra gitgide seyircisi azalan ve bu nedenle öyle büyük para ödülleri verilemeyen ve daha fazla etkinlik yapılamayan bir oyun haline gelmiştir ne yazık ki.

Tarihi hatırlayamıyorum ama bir keresinde çin açık turnuvasında dikkat çekmek ve turnuvanın bol seyircili ve zevkli geçmesi için o güne kadar verilmiş en büyük para ödülü verilmesine rağmen şampiyona hiç seyirci olmadan tamamlanmıştır. Zaten oyuncularda hiç zevk almamıştır bu turnuvadan, hatta şampiyonluk kupasını kaldırırken sadece 2 seyirci vardı ve iyi ama bir o kadar da buruk bir gülümseme ile o 2 seyirciye bakarak kaldırmış ve gitmiştir.

Düşünsenize kimsenin bilmediği ve izlemediği bir turnuva da şampiyon oluyorsun ama aslında oynadığın oyun harikulade ve inanılmaz profesyonel bir oyun.


2014'de Mark Selby'nin dünya şampiyonu olmasına çok sevinmiştim ve önümüzde ki senede Neil Robertson'ın şampiyon olmasını diliyorum çünkü hayatlarını adamışlardır bu oyuna ve bitmeden şampiyon olmalarını ve en azından değmiş olmalarını istiyorum.

Bitecek olması kötü...


22 Ekim 2014 Çarşamba

Bir gece'de 22 kişinin katledildiği Yeni Türkiye

Bir gece'de 22 kişi kendine 'halkın güvenliğini sağlıyoruz' diyen kısaca, adı 'polis' olan ve herkes tarafından bilinen 'hizbullah terör örgütü' tarafından katledilmiştir.

Welcome to new Turkey


Sen git IŞİD ile PKK aynıdır de ama bir yandan da PKK ile anlaşmalar yap.
%50'lik kısım en basit olan bu örneğimi bile sorgulamaktan acizler ama her olayda olduğu gibi tek bir saçma soru bulup sürekli onu söyleyip duruyorlar ki bu son günler'de meydana gelen olaylarda'da söyledikleri tek şey "kobani'yi bahane ederek sokakları savaş alanına çeviriyorlar, yiyorsa kobani'de savaşsanıza"...

Bak arkadaşım o insanlar orada suçsuz yere ortada hiç bir şey yokken katledilen kadınlar, erkekler, yaşlılar ve çocuklar için bir nebze bile olsa bir takım 'yandaş medya'dan' duyamadığın şeyleri duyurmak, bir takım şeylerin farkına vardırmak ve dikkatini çekmek için sokaktalar, yani ortada bir olay yok en azından insani ve demokratik bir eylem yapmak için çıktıkları sokaklarda bu ülkenin sözde güvenliğini sağlayıcı güç olarak nitelendirdiğiniz şahıslar tarafından çıkarılan olaylar yüzünden ölüyorlar, yani yine senin için canlarını veriyorlar ve senin desteklediğin kesim tarafından katlediliyorlar.

Ama sen yinede gülüp eğlenmene bak, sonuçta seks zevkli birşey ^^

21 Eylül 2014 Pazar

Serbest Bırakın 49 Rehine

Neden bırakıldı acaba?
Yani bana garip geldi, sen git amerika'lı gazetecilerin kafasını kes, video'ya çek, tehditler savur sonra git ingiliz bir vatandaşın kafasını kes, video'ya çek, tehditler savur ama gel 49 türk rehine'nin bir tanesinin bile kılına zarar verme ve hepsini serbest bırak? WTF!

Evet tabi ki bir tanesinin iyi ki kılına bile zarar gelmeden hepsi serbest bırakıldı ve sevindim ama düşündüm'de neden diye. Nasıl bir örgüt olduğunu biliyoruz çünkü.

Hayır zaten akp hükümeti'nin silah yardımları yaptıklarını biliyoruz ama bu sebepten dolayı bıraktıklarını sanmıyorum, fidye falan'da verilmemiş zaten, ki ne fidyesi? adamlar zaten musul'u ele geçirdiklerinde dünya bankalarını soyup soğana çevirdiler ki bunun yanında sattıkları petrol'den günde 3 milyon $ kazanıyorlar. Bizim rehinelerin fidye paralarıyla mı uğraşıcaklar.


Saçmalığa bak, rehineler serbest bırakıldığı haberi yayılmaya başlandığı sıralarda başbakan davutoğlu, cumhurbaşkanı erdoğan ve akp'nin köşe yazarı tayyar'ın açıklamaları şu yönde oldu;

Davutoğlu: IŞİD rehineleri serbest bıraktı.

Erdoğan: Operasyonla rehineleri kurtardık.

Tayyar: Rehineleri CIA bıraktırdı.

Ve bu adamların söylemlerini hala dikkate alıp savunanlar var.

Önce'den sorardık akp'lilere "maden rte yardım etmiyor ozaman neden çıkıp terörist, katil vs şeyler söylemiyor" diye, verdikleri cevaplar şöyle olurdu "ulan tv'ye çıkıp IŞİD'e terörist dese adamlar bütün rehineleri öldürür" derlerdi ve bir yerde mantıklıda gelirdi hani ama artık adamların elinde rehinede kalmadığına göre her türlü söylemi gerçekleştirebilir dimi arkadaşım ve erdoğan veya davutoğlu canlı yayına çıkıp IŞİD için "Terörist, bebek katilleri vs vs" gibi sözler söyleyebilir.

Bakalım bundan sonra ki süreç ne olucak, bundan sonra söyledikleri ve yaptıkları şeyler onların samimiyetlerini göstericek ve umarım bu zaman kadar hiç bişey görmemiş olan ve körü körüne bu insanlara bağlanmış olanlarında aynı zamanda samimiyetlerini görücez.

Merak ediyorum da acaba bir kaç güne bir akpli tanıdığım bana gelip "vay be hala çıkıp terörist falan demedi, sikiyim bunların yalanlarını" diyecek mi?

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Çocukluk anılarım için teşekkürler... James FOLEY

Sevgili ailem ve arkadaşlarım,

Babamla alışveriş merkezine gittiğimi ve annemle uzun bir bisiklet gezisi yaptığımı hatırlıyorum. Ailemle geçirdiğim zamanların anıları, beni bu hapisten uzaklaştırıyor. Ailem ve arkadaşlarımın hayalleri beni uzaklara götürüyor ve kalbim mutlulukla doluyor.

Beni düşündüğünüzü ve benim için dua ettiğinizi biliyorum ve buna müteşekkirim. Dua ettiğimde hepinizi hissediyorum. Güçlü kalmanız ve inanmanız için dua ediyorum. Bu karanlıkta bile, dua ederken size dokunabildiğimi hissediyorum.

Bir hücrede 18 kişi kalmamız bana yardımcı oldu. Filmler, spor ve ıvır zıvır hakkında uzun uzun konuşmak için birbirimize sahiptik. Hücredeki artıklardan ürettiğimiz oyunları oynadık. Dama, satranç ve risk oynamanın yollarını bulduk. Bu oyunlarla turnuvalar düzenledik, ertesi günün oyunu veya dersi için strateji hazırladığımız günler geçirdik. Oyunlar ve birbirimize bir şeyler öğretmemiz zamanın geçmesine yardımcı oldu. Gerçekten çok yardımcı oldular. Gerilimi azaltmak için bazı hikayeleri tekrarlıyoruz ve gülüyoruz.

Zayıf ve güçlü günlerim oldu. İçimizden biri serbest bırakıldığında çok mutlu oluyoruz; ancak tabii ki kendi özgürlüğümüz için de yanıp tutuşuyoruz. Birbirimizi cesaretlendirmeye çalışıyoruz ve gücümüzü paylaşıyoruz. Şu sıralar günlük olarak ve daha iyi besleniyoruz. Çayımız, belki bazen kahvemiz oluyor. Geçen yıl verdiğim kiloların neredeyse tamamını aldım.

Sık sık kardeşlerimi düşünüyorum. Karanlıkta Michael’la Kurtadam oyunu oynadığımızı ve daha birçok macerayı hatırlıyorum. Mattie ve T’yi mutfak tezgahının çevresinde kovaladığımı hatırlıyorum. Onları düşünmek beni mutlu ediyor. Eğer banka hesabımda para kaldıysa, onun Michael ve Matthew’a gitmesini istiyorum. Seninle gurur duyuyorum Michael ve mutlu çocukluk anılarım için teşekkür ediyorum. Sana ve Kristie’ye büyüdükten sonraki mutlu anılarım için teşekkürler.

Ve büyük John, Cress ve seni Almanya’da ziyaret etmek ne kadar hoşuma gitmişti. Beni ağırladığın için teşekkürler. RoRo’yu çok düşünüyorum ve Jack’in nasıl olduğunu hayal etmeye çalışıyorum. Umarım RoRo’nun kişiliğini almıştır!

Ve Mark… seninle gurur duyuyorum kardeşim. Senin Batı yakasında düşünüyorum ve kayak ve kamp yaptığını umuyorum. Özellikle Boston’daki Comedy Club’a gittiğimizi ve sonrasındaki sarılmamızı hatırlıyorum. Bu özel anlar benim umutlu kalmamı sağlıyor.

Katie, seninle çok gurur duyuyorum. Aramızdaki en güçlü ve en iyi sensin!! Seni, hemşire olarak çok çalışırken ve insanlara yardım ederken düşünüyorum. Ben yakalanmadan önce mesajlaştığımız için çok mutluyum. Senin düğününe gelmek için dua ediyorum… şimdi de Grammy gibi oldum!!

Grammy, lütfen ilaçlarını al, yürüyüşe çık ve dans etmeye devam et. Eve döndüğümde seni Margarita içmeye götürmeyi planlıyorum. Güçlü dur çünkü hayatımı geri kazanmak için senin yardımına ihtiyacım var.

Jim”

James FOLEY - 21/08/2014

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Eski teknoloji candır. (bkz.Radyo)

2 sene öncesine kadar radyo dinlerdim baya'da zevkliydi. Hem gülerdim, hem düşünürdüm, hem bişeyler öğrenirdim, mesela güncel bilgileri alırdım yani haber sitelerinde falan göremiceğin haberler bunlar.

Dinlediğim program gece 2-3 gibi biterdi(programın akışına bağlı olarak) ve ben uykulu uykulu bir kaç saat sonra kalkıp işe giderdim. Bazen yorgun olurdum ve o gece dinlemez hemen yatardım ama ertesi gün kaydı dinler yine muhabbeti kaçırmazdım.

Sonra ne mi oldu, anlatayım.

Sonra akıllı telefon aldım kendime ve radyomu bir kenara bıraktım, internet paketi yaptım facebook, twitter, instagram falan sosyal ağ'lar da takılmaya, vakit geçirmeye başladım. bir yandan da sürekli müzik dinliyorum tabi, öyle on numara geçiyordu günlerim ta ki  tatile gidene kadar!

Tatil'de telefonum bozuldu* :(

Tatil'den döndüm telefonum yok ne yapsam ne etsem derken eski bir telefonum vardı kenarda onu kullanmaya başladım ve tabi ki telefon sadece konuşmaya ve mesaj atmaya yarıyor başka bir özelliği yok.

2 gün geçti aradan ve otobüste gelip giderken, boş vakitlerim de/boş olmayan vakitlerim de, akşam yatarken ve kahve içmeye gittiğimde sıkıntıdan patlıyorum tabi, neyse ikinci günün akşamında tam yatıcam aklıma radyo geldi, 'eskiden çok dinlerdim bakiyim bir varmı güzel programlar' falan derken taktım radyo'yu başladım dinlemeye, istasyon istasyon geziyorum sonra bir tane programa denk geldim başladım dinlemeye, güzel zevkli geçiyor gülüyorum, düşünüyorum, kendi kendime yorumlar yapıyorum derken bir an da iki sene önce ki halim aklıma geldi ve daha da zevk almaya başladım, yine bişeyler öğrenmeye kaliteli espiriler duymaya başladım ve sonra program bitti kapattım radyoyu bir sigara yaktım ve düşünmeye başladım.

Neden bırakmıştım radyo dinlemeyi?
Bozulmuş olan akıllı telefonum geldi aklıma ve bu sefer onu düşünmeye başladım, neler yaptım, neler yapıyordum?

Ciddi ciddi düşünmeye başladım, napıyordum?

Sürekli aynı müzikleri dinliyordum, tanımadığım saçma sapan insanların yazdıkları şeyleri okuyordum, kendim bazen bişeyler saçmalıyordum(bu arada saçmalamak iyidir) pek araştırma yapmıyordum, öğrendiğim bilgileri insanların benden çok daha önce öğrendiklerini görüyordum ve genel olarak geriden geliyordum ve bazı şeyleri hiç duymuyordum ve aptallaştığı mı anladım. Hatta bağımlı olduğu mu anladım. Telefonum bozulduğundan sudan çıkmış balığa döndüm ve napıcağı mı bilmiyordum, oturup şimdi napıcam, napsam, öff canım sıkılıyor, bu ne be zaman geçmiyor falan :)

Ozaman anladım, neden ebeveyn'lerin çocuklarını teknolojiden uzak tutmaya çalıştıklarını, çünkü seni onlara bağımlı hale getiriyor ve bir yandan da senin öğrenme yeteneğini kısıtlıyor, sürekli aynı şeyleri görüp duyuyorsun, önemli hiç bir bilgiye sahip olamıyorsun, güncel hayata dair elinde hiç bişey olmuyor, tabi ki bir takım şeyleri öğreniyorsun yanlış anlaşılma olmasın.(kesinlikle öğrenilmesi gereken şeyler olduğu için onları saymıyorum)

Radyo dinlerken kaliteli bir ortam da olduğunu hissediyorsun ve bişeyler sürekli beynine yapışıyor, çalan farklı şarkılar olsun, kullanılan kelimeler, kurulan cümleler, akan bilgiler olsun ve en güzel yanı da, bir yer de bir muhabbet başladığın da senin onu çok daha önceden biliyor olman sana harika bir tat veriyor.

Bilginin ne olduğunu önemli değil, bilgi bilgidir.

Radyo'da neler olur? Kısaca anlatmak gerekirse;

Mesela bir konu belirlenir sonra o konu üzerine yorumlar yapılır, şarkılar çalınır, espiriler havada uçuşur kaliteli ve saçma ama gülersin. Hatta kahkahalar atarsın :) Uyuyan varsa istemeden de olsa uyandırmış olursun ve hatta azar işitirsin :P

Düşünürsün güzel bişey bulursun radyo'ya mesaj atarsın ve mesajın okunana kadar uyumazsın, okunmadığında bir mesaj daha atıp sitem edersin, sonra dj senin gönlünü almak için sana bir şarkı armağan eder ve programı öyle kapatır, mutlu olursun.

Radyo'da herkesin tartışıp uyguladığı(telefonla bağlananlar) şeyleri sende kendi kendine uygularsın, mesela, eskiden alem fm'de Zeki kayahan COŞKUN'un 'Zekirdek' diye bir programı vardı ve bir gece 'Buralar eskiden dutluktu' diye bir muhabbet başladı(uzunca bir süre gitmişti bu muhabbet) ve insanlar sırf bunun için programa bağlanıp annelerini canlı yayında uyandırıp 'anne buralar eskiden dutlukmuydu' veya 'anne buralar eskiden dutlukmuş doğrumu' diye kadıncağızı uykusundan ederlerdi, yayına bağlanamayanlar soruyu sordukları kişinin cevabını mesaj olarak atarlardı baya baya kahkaha atardım mesela :)

'Radyo tekstilci işidir ahahahaa' diyen salak tiplere bakmayın, siz eğlenmenize bakın ve karşı karşıya geldiğinizde Şov yapın her tarafınızdan bilgi aksın mesela ^^

Velhasıl kelam radyo dinleyin, kendine oyuncu diyen hiç bir bilgi birikimi olmayan gereksiz insanların oynadıkları dizilerin saatlerini değilde, kaliteli muhabbetlerin döndüğü bilginin aktığı radyo programlarının saatlerini takip edin. Teknoloji'den uzaklaşmayın ama fazla da içine girmeyin, hayatınız twitter, facebook vb olmasın.

Şuanda meseimin bitmesini ve otobüse binip eve giderken 'Best fm'de Serdar yayın'da programını dinlemeyi istiyorum.'


* Havuzun kenarına bıraktığım telefona su gelmiş ve bütün parçaları toksitlenmiş.

12 Ağustos 2014 Salı

Şortlu Kız ve Bakkalın Önündeki Amcanın Hazin Hikayesi

Sevgili “bakkalın önündeki amca”,
Dün sokakta bakıştık biraz, bana gıcık oldun, hatırlıyor musun?
"Ne bakıyor lan bu herif?" diye düşündün hani.
Önünden geçen şortlu kız köşeyi dönene kadar kızın kıçını seyrettiğin için beni biraz geç farkettin ama olsun. Seninle o an konuşamadık, işim vardı. Bari bugün yazayım dedim.
Kadınlar hakkında bilmediğin bazı gerçekler var güzel kardeşim.
Seni üzeceğini bildiğim halde, sana biraz bunlardan bahsedeceğim.
İlgini çekeceğini düşünüyorum.
İlk üzücü haberim, kıyafetlerle ilgili.
Şort, mini etek ya da askılı elbise giyen kadınlar teşhirci değil. Sadece hava sıcak. Ağustos ayında hava genellikle sıcak oluyor.
Şortlu kadın gördüğünde havanın sıcak olduğunu hatırlaman, sakinleşmene yardımcı olacaktır.
Havanın sıcak olup olmadığını Twitter’dan öğrenebilirsin, sıcak olunca herkes “hoff hava çok sıcak” yazıyor.
Hayallerini kırmak istemem ama, başka bir üzücü haberim daha var:
Geçen hafta sana adres sorarken gülümseyen güzel kız, senin üzerine Nutella döküp yalamak istemiyordu, emin olabilirsin.
İnsanlar iletişim kurarken gülümserler, sen de dene, iyi geliyor güzel amcam.
Yeteri kadar kasmışsın zaten, artık kasma kendini.
Bazı geceler İstiklal’de gördüğün, kahkahalar atarak yürüyen sarhoş kızlar var ya hani. Şaşıracaksın ama, onlar da önlerine gelene “vermiyorlar”. Sadece kız kıza biraz içip, biraz eğlenip, rahatsız edilmeden, taciz edilmeden evlerine gitmek istiyorlar. 
Sen Barınç’ı falan dinleme, siktir et.
Kahkaha atan kadının neşesini bozma be kardeşim.
Bırak, ayıptır, rahatsız etme.
Rahatsızlık demişken, sana rahatsız edici bir gerçekten daha bahsetmek istiyorum:
Rastladığın turist kadınlar, sadece bir “Türk erkeği” olduğun için sana hayran falan değiller. Narin kalbini kırdığım için beni affet fakat çocukluğundan beri gazetelerde okuduğun “Türk erkekleri kaplan gibi, aşırı emizlemek istiyorum” türünden röportajları gazeteciler (afedersin) götlerinden atarak yazıyordu.
Konuyla ilgili başka bir şok edici gerçek daha var:
Geçenlerde Ortaköy’de gördüğün o iki sarışın, uzun boylu Rus kız orospu değildi.
Tüm özgüveninle laf atmana rağmen “fak yu” diye cevap vermelerinden anlamalıydın. Bir dahaki sefere hatırla lütfen.
Söylediklerimden hoşlanmıyorsun, biliyorum.
Bir-iki şey daha ekleyip seni yalnız bırakmak istiyorum.
Mesela:
Yan apartmanda her gece evine başka bir erkek çağıran kız var ya, hani yalnız oturan. Evine gelen erkeklerin hepsiyle mutfak tezgahında tepinerek seviştiklerini düşünüyorsun belki, ama o durum da öyle değil güzel arkadaşım.
Kadınlar erkeklerle seks yapmadan sadece arkadaşlık edebiliyorlar. Sen de yapabilirsin, kadınların arkadaşlığı hayatını güzelleştirir.
Bir kadının memelerine bakmadan da onunla konuşabilirsin.
Yeter ki kendine inan.
Son bir noktaya daha parmak basıp konuyu kapatayım:
Kadınlara nasıl bakarsan, onlar da sana öyle bakarlar güzel kardeşim.
Sen, önünden geçen şortlu kıza bir insanmış gibi değil, sadece bir “göt”müş gibi bakıyordun.
Haberin olsun istedim.